Beyazıt Camii

Beyazıt Meydanı’ndadır. Sultanahmet’ten gelen Divanyolu ve Yeniçeriler Caddesi bitirilince çıkılan meydanda sağda biraz yüksekte türbeleri, sonra da cami görülmektedir. Bu meydanın tam arkasında da İstanbul Üniversitesi bulunmaktadır. Yapılış tarihi 1505.

Fatih Sultan Mehmed’in oğlu Sultan II. Bayezid tarafından yaptırılmıştır. Külliye; cami, türbeler, aşhane-imaret, sıbyan mektebi, tabhane, medrese, kervansaray ve hamamdan müteşekkildir. Bütün bu yapılar, simetrik bir esasa göre değil, araziye dağınık bir şekilde yerleştirilmiştir. Külliyeye gelir sağlamak üzere; Bursa Pirinç Hanı ve Selanik’te bir kervansaray yaptırılmış, Edirne’deki Yemişkapanı Kervansarayı da vakfa kaydolmuştur.

Temmuz 150l’de cami inşaatına başlanmış ve 1505 tarihinde bitirilerek ilk namazı Sultan Bayezid kıldırmıştır. Mimarı Yakub Şah bin Sultanşah’dır. (Mimar Kemalettin ismi geçse de kanıtlanmamıştır.)

Erken Osmanlı Klasik mimarlığının son örneklerinden olan cami; kare planlı, sivri kemerlidir. Meydandaki ana kapı, Selçuklu mimarisini andıran kubbeli ve sakıt benzeri süslemelidir. Kare biçimli, üç kapılı ve mermer döşeli avlu, 20 sütunlu, 24 kubbeli revaklarla çevrilmiş olup, ortada şadırvan bulunmaktadır. Son cemaat yeri yedi kubbelidir.

Caminin ana mekanında ise; dört büyük kemer ve dört fil ayağı ile taşınan 16,7 m. çapında ana kubbe, önünde ve arkasında birer yarım kubbe yer almaktadır. Bu düzen, hem ana kubbeyi desteklemekte ve hem de camiyi genişletmektedir. İki yanlardaki tali mekanlar ise dörder bölüm halinde olup üzerleri küçük birer kubbe ile örtülüdür. Sağdaki bölümün kıble duvarına bitişik son kısmında, on sütun üzerinde oturan hünkar mahfili bulunmaktadır. Mahfilin altındaki ahşap tavan, altın yaldızlı ve nakışlıdır. Mihrap, minber, müezzin mahfili ile konsollar üzerindeki kadınlar mahfilinin taş işçiliği takdire şayandır. Özellikle minber, dantela gibi işlenmiştir. Müezzin mahfilini tutan ince sütunların üzerindeki kemer modelleri görülmeye değerdir. 1509 depreminde kubbe zarar görmüş ve onarımı yapılmış, 1573 yılında da Mimar Sinan’ın yaptığı bir kemer ile desteklenmiştir. Cami 1798 ve 1950’de yine tamir görmüştür. Birbirinden oldukça uzakta tek şerefeli iki minaresi bulunur. Sağdaki minare yapıldığı döneme aittir. Gövdesinde pişmiş topraktan kırmızı renkte kuşaklar ve geometrik süslemeler bulunur. Bu minare 1954 yılında tamir görmüştür. Soldaki (sahaflar tarafında) minare ise 19. yüzyıla ait olup süslemesi yoktur.

Camiden oldukça uzakta olan medrese, Laleli’ye inen Ordu Caddesi’nde, set üzerindedir. 1506-1507 tarihinde Mimar Yusuf bin Papas tarafından yapılmıştır. Osmanlı zamanında şeyhülislamın ders verdiği, ortası açık avlulu medrese, halen Vakıflar Hat Sanatları Müzesi olarak kullanılmaktadır.

Sahaflar tarafında bulunan Sıbyan mektebi halen Beyazıt Devlet Kütüphanesi olarak hizmet vermektedir. Ancak 1884 yılındaki onarım ile orijinal hali değiştirilmiştir.

Hamam da Laleli’ye inen Ordu Caddesi üzerinde bulunmaktadır. 1730 yılındaki Patrona Halil isyanlarını çıkaran tellak bu hamamda çalışmış olduğundan, maalesef hamama Patrona Halil Hamamı da denmektedir ki, son derece yanlış bir isimdir. İstanbul’daki en büyük hamam olması nedeni ile “hamam-ı kebir” olarak da anılan hamamın asıl banisi, II. Bayezid’in eşi Gülbahar Sultan’dır. 2007 yılında tamirine başlanan hamam, üniversite bünyesine dahildir.

Tabhaneler (konuk evi) ise, ana ibadet mekanının iki yanında, ondan bağımsız olarak yapılmıştır. Dışarıdan girişleri vardır. Kubbeli birer kapalı avlu ve buna açılan iki taraflarında yine kubbeli dörder hücreleri bulunur. 16. yüzyıl ortalarında, tabhanelerin ana bölümleri ile esas cami arasındaki duvar kaldırılarak buralar namaz mekanlarına katılmıştır.

Suriçi Camileri – Sudi Yenigün

Beyazıt CamiiMurat KAYA