Arap Camii

Bir görüşe göre bu cami arap komutanlarından Mesleme tarafından yaptırılmıştır.
8.yüzyıldan itibaren gelişen kuvvetlenen İslam Alemi en kuvvetli komşusu olan Bizansla mücadeleye girişmiş ve halifeler İstanbulu fethetmek istemişlerdir. Arap ordu ve komutanları defalarca kuşatma yapmış yada kuşatmaya teşebbüs etmişlerdi. Emevi halifesi Süleyman bin Abdülmelik (715-717) kardeşi Meslemeyi komutan olarak Bizansa yolladı. Arapların yardımı ile tahtını ele geçiren Leon III (717-741) siyasi mahareti sayesinde İstanbulu kurtarabildi. Mesleme 15 Ağustos 717 de karadan ve l Eylülde 1800 gemiden müteşekkil Arap donanmasını idare eden Süleyman denizden İstanbulu kuşatmışlardı. Muhasara tam bir sene sürdü ve Araplar nihayet korkunç zayiat vererek geri çekilmek mecburiyetinde kaldılar. Söylendiğine göre Araplar 150.000 kişi kaybetmişler ve o muazzam donanmadan ancak on gemi kurtulabilmişti. Umumiyet itibariyle Meslemenin İstanbulda bir cami yaptırmış olduğu ve bunun da şimdiki Arap Camii olduğu ileri sürülür. Filhakika Mesleme, ordusunun Anadolu daki ilerleyişi esnasında bazı hatıralar bırakmıştı. Üstelik bir Hadise göre İstanbula karşı üç ayrı sefer yapılacak, bunlardan ilkinde Müslümanlar mağlup olacaklar, İkincisinde Bizanslılarla sulh yaparak bir de Cami inşa edecekler, sonuncusunda ise şehir kısmen tahrip, kısmen yağma edilecekti. Bu hadis, bu tarih hadisesi ve birçok muhtelif asırlarda işlenmiş rivayet ve efsaneler Arapların 717-718 seferini adeta romanlaştırmıştır. Bu hususta mevcut hemen hemen bütün malumatı toplayan M. Canard bunları yayınlamıştır. Gerek Arap, gerek Bizans kaynakları İstanbulda bir caminin inşa edilmiş olduğunu bildirmektedirler. Fakat şu var ki Arap-Bizans siyasi ilişkilerinde sık sık adı geçen bu cami doğrudan doğruya şehrin sınırları içinde bulunuyordu. Hatta Makrizi ve Kostantin Porfirogenetos (913-959) Büyük Sarayın karşısında ve Praetorium denen yerde bir caminin varlığından bahsederler. XII. asırda İstanbula gelen Arap seyyahlarından Ebu Hasan Ali (El Herevî) nin yazdığına göre Mesleme bin Abdülmelik’in yaptırdığı cami şehrin içinde bulunuyordu. 1204 de Latinlerin şehri muhasaraları esnasında yanan bu caminin böylece şimdiki Arab Camii ile hiçbir alakası olmadığı anlaşılmaktadır.
Üzerinde Arab mimarisi hususiyetlerinden başka her mimarinin izlerini taşıyan Arab Camiini şimdiki halde Mesleme ile ilgili görmeye imkan yoktur.
Eski Galatanın en eski kiliselerinden biri olan ve Partinax adlı bir piskopos tarafın yaptırılan Hagia Eirene kilisesi de pek muhtemel olarak bu bölgede bulunuyordu. Sonraları, meşhur İustinianos (527-565) tarafından muhteşem bir surette inşa ettirilen bu Galata Hagia Eirene kilisesinin, Almanyada Trier şehrinde mevcut bir Bizans fildişi kabartması üzerinde temsil edilmiş olduğunu iddia edenler vardır. Eğer hakikaten bu kabartmadaki bina resmi Hagia Eirene kilisesini temsil ediyorsa İustinianos’un 552 yılında yeni baştan inşa ettirdiği bu kilisenin Bazilika tipinde, ince uzun, yan sahnları ortadakine nazaran daha alçak, yarım daire şeklinde mihraplı ve üzeri kiremitle örtülü bir bina olması icab eder. Gottwald’in 1303 tarihli bir vesikaya dayanarak çıkardığı neticeye göre Galatada elan mevcut olan St. Georges kilisesi ile Azapkapısı arasında, bir Hagia Eirene kilise ve Ayazması mevcuttu. Bazı müelliflere göre Galatada iki Hagia Eirene kilisesinin mevcut olması muhtemeldi. Bu hususların aydınlatılmasını başka bir zamana bırakarak burada şu soruyu sormak mümkündür: Acaba, Arab Camii bugün hiçbir izine rastlanmıyan Hagia Eirene kilise veya kiliselerinden birinin temelleri üzerine inşa edilmiş olamaz mı? Şüphesiz bunun cevabını vermek bugün için henüz imkânsızdır; ancak uzun ve etraflı tetkikler ve hatta kazılar belki tatmin edici bir cevap temin edebilirler. Bu arada şunu da işaret ederiz ki, bugünkü binanın bazı kısımlarında ilk Bizans devirlerine ait duvarlara rastlanmaktadır.
Buraya kadar verdiğimiz bilgilerden anlaşılacağı gibi bu binanın menşei henüz karanlıktır. Bugünkü yapı esas itibariyle eski bir Bizans binasının kalıntıları üzerine kurulmuş bir Latin eseridir ve bu hususta şüpheye mahal yoktur.
1298 de geldiği İstanbul’dan Bizanslılar tarafından kovulan Guillaume’un Galata’ya Cenevizlilere sığındığı ve onlar tarafından da kendisine kilise ve manastır tesis etmek üzere şimdilik Arab Camiinin yerindeki Hagia Eirene Kilisesi harabesinin bulunduğu arsanın verildiği akla en yatkın gelen ihtimaldir.
İstanbulun 1453 de fethine kadar tamamen Venedik, Cenova, ve Pisalılarla meskun bulunan Galatada ölen birçok İtalyan San Paolo kilisesine gömülmüşlerdi. Bunlara ait üzerleri arma ve kitabeli müteaddit mezar taşları, binanın döşemesinin altında bulunarak İstanbul Arkeoloji müzesine nakledilmiştir. Kitabe- lerinde İtalyanın bazı tanınmış ailelerinin adı da görülen bu mezar levhaları işçilik itibariyle eş eserler değillerdir. Hatta bunların içlerinde Latinler tarafından mezar kitabesine tahvil edilmiş Bizans levhaları da mevcuttur. Bu mezar taşlarının içinde kitabesinintarihi XIV. asırdan geriye giden ancak bir numuneye rastlanması, Arab Camiinin esasını teşkil eden San Paolo kilisesinin 1307 den sonra kurulduğunu destekleyen hususlardan biridir.
Eskiden beri yerleşmiş usul gereğince fethedilen şehirlerde en büyük kiliselerden biri bizzat fethi yapan tarafından cami haline getirildiğine göre, Arab Camiinin de Fatih Sultan Mehmed tarafından İslam ibadetine tahsis edilmiş olması akla yatkındır. Arab Camisinde bulunan mezar taşlan arasında 1453 tarihinden daha geç tarihli hiç bir taşa rastlanmaması burasının Fatih tarafından cami yapıldığını kesinleştirir.
Yalnız bu mabedin «Arab Camii» adını XVI. asırda almış olduğunu kabul etmek icab eder. ispanyada İslam hâkimiyetine son verilmesi üzerine Istanbula göç eden Araplar, Galatanın bu bölgesine yerleştirilmişlerdi. Bu muhacirlerden dolayı buraya «Arab Camii» denmiş olduğu şimdiki halde yegane kabul edilecek ihtimaldir.

Arap CamiiMurat KAYA