Kılıç Ali Paşa Camii

Tophane Meydanı’nda yer alan külliye Kaptan-ı derya Kılıç Ali Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. 1580 yılında tamamlanan külliyenin banisi Kılıç Ali Paşa, 16.yy nın ünlü denizcilerindendir ve Uluç Ali Paşa olarak da tanınır. 1572- 1587 yılları arasında kaptan-ı deryalık yapan paşa, aslen İtalyan asıllıdır. Gençliğinde papaz olmak için Napoliye giderken korsanlar tarafından esir alınan, Müslüman olan ve korsanlığa başlayan paşa, Arap olmayan korsanlara verilen uluç namı ile ünlenir, 1548’de Turgut Reis ile çalışmaya başlar ve Osmanlı hizmetine girer, yükselerek, çeşitli kademelerde görev aldıktan sonra İnebahtı Savaşı’nın ardından kaptan-ı deryalığa getirilir.
Rivayete göre Kaptan-ı derya Kılıç Ali Paşa, bu külliyeyi yaptırmak için Sultan III. Murad’dan bir yer rica etmiş. Padişah da “Derya kaptanı değil mi, camiini deryada yapsın” cevabını vermiştir. Bunun üzerine evvelce deniz olan bugünkü caminin yeri doldurularak üstüne bu külliye inşa edilmiştir. Sultanla paşa arasında bu konuşma geçmiş midir bilinmez ama Kılıç Ali Paşa’nın camisinin yeri seçilirken banisinin uzun denizcilik yaşamına uygun olarak deniz kıyısındaki bu yerin uygun görüldüğü anlaşılmaktadır. Kıyı şeridinin doldurulmasıyla külliye bugün kıyıdan uzakta kalmıştır.

Evliya Çelebi, Kılıç Ali Paşa Camii’nden sanki selatin camiidir diye bahseder. Sözlerine “Deniz kıyısında bir düz geniş yerde tek kat şirin bir camidir ki İstanbul’da benzeri yoktur. Bir şerefeli nazik minaresi var. Bunda da Süleyman Han’ın Koca Mimar Sinan Ağası el hünerini göstermiştir” diye devam edee ve ekler: “Hemen tıpkı tıpkısına Büyük Ayasofya tarzında yapılmıştır. Ancak iki yan kapı ve bir kıble kapısı vardır.” Evliya Çelebi’nin dikkati çektiği bu husus Kılıç Camii’nin en önemli özelliğidir. Sinan, bu yapıda daha küçük ölçüde olmak üzere Ayasofya’nın planını ve 16. yüzyıl Türk mimarisinin unsurlarını bir araya getirmiştir. Uzun mimarlık yaşamının son büyük eserlerinden biri olan bu camide böyle bir plan uygulamış olması, çok gelişmiş eserler verdikten sonra Ayasofya benzeri bir cami yapması düşündürücüdür. Semavi Eyice’ye göre bu Mimar Sinan’ın değişiklik arayışıyla açıklanabilir. Eyice, Ayasofya ile benzerliği en fazla vurgulayan elemanın iki yanlardaki birer çift destek payandası olduğunu söyler ve Mimar Sinan’ın burada çok iyi incelediği Ayasofya’nın planı ile üst yapısını, gerek estetik gerek statik açıdan daha kusursuz olarak değişik bir mimari anlayışla yorumladığını belirtir.

Kılıç Ali Paşa Camii, basit bir taklit değil, Ayasofya mimarisinin yorumlanıp geliştirilmiş halidir. Oktay Aslanapa’ya göre Ayasofya modeli Sinan’ın kararı olmayabilir. Belki de bu planın seçilmesinde rol oynayan Kılıç Ali Paşa’nın arzusudur. Kim bilir belki de paşa, Ayasofya modelini özellikle istemiştir.

Bu küçük külliyede camiden başka bir medrese, hamam ve türbe de bulunur. Hamam tek hamamdır. Kare planlı medresenin ortasında büyük kubbeli dershane yer alır. Hamam da medrese de tuğla hatıllı taş örgülü karma teknikte inşa edilmiştir.

Her cuma caminin yan sofasında oturup bütün fakirlere bir kese altın sadaka ettiği anlatılan Kılıç Ali Paşa’nın türbesi de kişiliği ve hayat öyküsü gibi sıradışıdır. Sekizgen biçimli taş yapının giriş revağı dışarı çıkma yapmaz, derince bir nişin içinde yer alır. Bunun klasik dönem için istisnai bir planlama, benzerine pek rastlanmayan değişik bir uygulama olduğu söylenebilir.

İstanbulda 100 Mimar Sinan Eseri

Kılıç Ali Paşa CamiiMurat KAYA
  • 0
  • 2.4 K