Sohrab ellerini oğuşturarak safların arasından çıkıp meydana geçti. Ve Rüstem’e “Peki gel öyle bir yere gidelim ki orada iki pehlivan baş başa kalalım. Ne İran’dan ne Turan’dan yanımızda hiç kimse bulunmasın, karşı karşıya kalalım yeter. Fakat şunu bil savaş meydanında sen benim karşımda duramaz, hatta attığım tek yumruğa bile dayanamazsın. Boyuna, posuna ve omuzlarına diyecek yok, ama yıllar seni kocamış ve yıpratmış” dedi. Bunun üzerine Rüstem o boylu poslu kollarını, pençelerini, ayaklarını gözden geçirdi. Ve ona tatlılıkla “Ey delikanlı” dedi. “Toprak sert ve soğuk, hava ise yumuşak ve sıcaktır. Ben bu yaşıma kadar pek çok savaş meydanı gördüm ve ordular yere serdim. Nice devler, benim elimde mahvolup gitti. Hiçbir yenilgi tatmış değilim.”“
Şahname “Firdevsi”
Nakşi Cihan Meydanı
1979 yılından beri UNESCO Dünya Mirası arasında yer alır. Meydanın yapımına 1611 yılında Şah Abbas dönemimden Ali Ekber İsfehani tarafından başlanmıştır.
Şeyh Lütfullah Camii
Safevî dinî mimarisinin en meşhur örneklerinden biri olup Meydân-ı Şâh’ın (Meydân-ı Nakş-ı Cihân) doğu tarafında yer alır. Saray halkının özel kullanımı için inşa edilen camiye Âlî Kapu Sarayı’ndan meydana inilerek ulaşılır. Sarayın diğer mensuplarının ibadetleri için aynı meydanın güney kenarında yaptırılan Mescid-i Şâh yer almaktadır.
İsfahan Ulucamii
İsfahan’da bulunan büyük bir cemaat camisidir. Cemaat camileri genellikle ümmetin büyüme ve ihtiyaçları ile bağlantılı olarak genişletilir; Ancak, bu genişleme ve değişikliğin bin yıllık bir süre boyunca devam etmesi yaygın değildir. İran’ın İsfahan Büyük Camisi bu konuda eşsizdir ve bu nedenle İslam mimarlığı tarihinde özel bir yere sahiptir.
İsfahan Şah Abbas Camii
Safevî devri mimari eserlerinin ve İran camilerinin en güzellerinden biridir. Mescid-i İmâm, Mescid-i Sultânî-i Cedîd ve Câmi-i Abbâsî isimleriyle de tanınır. Caminin bânisi Şah I. Abbas Safevî’nin İsfahan’ı yeniden imar etme faaliyeti çerçevesinde, 1021’de (1612) tamamlanan Meydân-ı Şâh’ın güneyinde bulunan Mescid-i Şâh’ın yapımına aynı yıl başlanmış, Şah Safî döneminde 1040’lı (1630-31) yıllarda tamamlanmıştır.
Yezd Cuma Camii
Yezd şehrinin merkezine bitişik olan Cuma cami kompleksi on ikinci yüzyılda inşa edildi. Ancak, bugün görülen yapı, 1324 yılında İlhanlıklar döneminde inşa edilen yeni cami (mescid-i jadid) ve daha sonra Muzaffaridler dönemimde1365 ilaveler yapılmıştır. On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda camiye yeni eklemeler yapılmıştır.Bu çok sayıda tarihsel katman vardır, doğuya doğru, erken bir Selçuk camisinin kalıntıları; güneyde on dördüncü yüzyıl yapıları ve batıda on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıl ilaveleri vardır.
Çehel Sotun Sarayı
Achaemenid esintili talar (sütunlu sundurma) stilini kullanarak harım ve resepsiyon salonu olarak inşa edilen bu güzel saraya, Perslerin bahçe sevgisi ile iç ihtişamı arasındaki geçişi mükemmel bir şekilde tamamlayan zarif bir terasla giriliyor. Sarayın terasında 20 ince, nervürlü ahşap direği, kirişleri ve mükemmel kakma işçiliğiyle yükselen bir ahşap tavanı vardır. Chehel Sotun 40 sütun anlamına gelmektedir aslında 20 sutunludur ama havuzdaki yansımayka 40 sutun olduğu ifade edilmektedir.
Nasır El Mülk Camii
Şiraz’daki caminin orijinal adı Mescid-i Nasır el Mülk’dir. İç mekan etkileyici bir mimari ve tasarıma sahiptir.
Kaçar Hanedanı, Mirza Hasan Nas Ali Nasir el-Mülk’ün vezirlerinden birinin emriyle inşa edilen eser, 12 yıl süren inşaasının ardından 1888 yılında ibadete açıldı. İç mekanı vitray ve çinileriyle çarpıcı renklerleriyle çok etkileyici bir tasarıma sahiptir.
Şiraz Atik Camii
Şiraz’da bulunan bu önemli yapı çok eskidir. İlk Yapımı 894 yılına kadar uzanmaktadır.
Nakşi Rüstem
Persepolis yakınlarındaki bu kaya mezarları Akmenidlere ve alt kısımlarında bulunan kayalardaki oyma figürler ise Sasanilere aittir. Buraya zaman içinde halk tarafından İran mitolojisinin önemli kahraman olan Zal oğlu Rüstem’e atfen Nakşi Rüstem adı verilmiştir.
Tuğrul Kulesi ve Kümbeti Ali
Büyük Selçuklu Devleti’nin kurucusu Tuğrul Bey’in (995-1063) İran’daki anıtmezarı “Tuğrul Kulesi”, ihtişamı ve farklı mimari özellikleri vardır. Her ne kadar türbesi olarak kabul edilsede burada mezar yoktur.
Gülistan Sarayı
Golestan Sarayı, Tahran’ın tarihi merkezinde yer almaktadır. Saray kompleksi, tarihi surlarla çevrili şehirdeki Safevi hanedanlığı döneminde inşa edilen Tahran’ın en eski yapılarından biridir. Uzatma ve eklemelerin ardından, 19. yüzyılda saray kompleksi kraliyet ikametgahı ve Kaçar iktidar ailesi tarafından iktidarın yeri olarak seçildi ve işlevini kazandı.
Ali Kapu Sarayı
Meydân-ı Şâh (Nakşı Cihan) etrafında bulunan en güzel eserlerden biri de XVII. yüzyıl içinde yapıldığı bilinen 5 katlı Âlî Kapu Sarayı’dır.
İsfahan Köprüleri
Si-o-se Pol Köprüsü, İsfahan’da taştan yapılmış çift katlı bir kemerli köprüdür. Aynı zamanda Siose Köprüsü (Farsça’da “33 Köprü” veya “33 Kemerli Köprü”) veya Allah-Verdi Han Köprüsü de denir. Si-o-se Pol Köprüsü, Safevi komutanlarından Gürcü asllı Allahverdi Han Undiladze tarafından Şah Abbas dönemimde yaptırılmıştır.
Zerdüştlük
Mecusilik, Zerdüşt’ün tebliğ ettiği, monoteist bir teoloji içeren inanç ve düşüncelerin eski İran inanç ve gelenekleriyle mezcedilmesinden oluşan bir dindir. Bu din, Sasaniler döneminde yönetici sınıfla da yakından irtibatlı olan rahip sınıfı Meci’den (Mecuş) hareketle islam kaynaklarında Mecüsilik, Batı kaynaklarında ise Zerdüşt’ün isminden dolayı Zoroastrianism veya Ahura Mazda isminden hareketle Mazdeizm olarak adlandırılır. Ayrıca ateş kültüyle ilgili inanç ve ritüelleri sebebiyle Ateşperestlik adıyla da bilinir.
Persepolis
Persepolis , Eski Pers dilinde Parsa, modern dilde Taht- ı Cemşid (Farsça: “Cemşid Tahtı,” Cemşid Pers mitolojisinde bir karakter), Achaemenian hanedanının başkenti, Şiraz’ın yaklaşık 30 mil (50 km) kuzeydoğusunda güneybatı İran’da kuruludur. Bu alan Pulvar (Sivand) ve Kor nehirlerinin birleştiği yerdedir. 1979’da UNESCO Dünya Mirası olarak belirlendi.
Şiraz Kalesi ve Kerim Han Medresesi
Kaşan
Merkezî İran platosunda deniz seviyesinden 945 m. yükseklikte, İsfahan’ı Tahran’a bağlayan tarihî karayolu üzerinde kurulmuştur; bugünkü demiryolu da içinden geçer. Şehir isminin, cami süslemeciliğinde kullanılan kâşî adı verilen mavi ve yeşil renkli bir taşın işçiliğiyle tanınmasından kaynaklandığı söylenmiştir. Diğer bir rivayete göre ise şehrin Kâş veya Kâşân şeklinde söylenen ismi (Steingass, s. 1005), efsanevî Pers Hükümdarı Kays’ın ikametgâhı mânasındaki Kays-Âşiyân kelimesinden gelmektedir.